1263(1847) yılında; Giresun ili, Keşap ilçesi, Gönüllü Köyünde doğup büyüdü. Tahsilini de bu çevrede tamamladı. İstanbul’da Aziz Ahmet Hakkı Hz’nin dergâhında yetişip komşu Cingiren köyünde irşad faaliyetlerinde bulunan Aziz Hüseyin Efendi Hazretleri’nin dergâhına devam edip maddî ve mânevî ilimler tahsil etti.
Aziz Hüseyin Efendi Hz’nin dergâhı uzun zaman hizmet vermiş ve Anadolu’ya buradan ışık saçmıştır. Yağlıdere’den Faik Ağa namıyla bilinen Faik Efendi, Espiye’den Kaşdibili Abdullah Efendi, Şarlı kasabasından Hacı Hafız Efendi, Keşap Gönüllü köyünden Haydaroğlu Mehmet Haydar Baba Hazretleri bu dergâhta yetişmişlerdir. Mehmet Haydar Baba Keşap Gönüllü Köyü'nde, bir tepenin üzerinde medfundur.
Haydar Baba Hazretleri; 1920 yılından îtibaren Efendisi’nin vefatından sonra şu an medfun bulunduğu tepenin az aşağısına dergâhını kurarak Efendisi’nden aldığı ilim, edep ve erkânı aynısı ile devam ettirdi. Fukarai sabirinden olan bu mübarek zat, çok zor şartlar altında vazifesini sürdürürken, dergâhın ve kardeşlerin ihtiyacını karşılamada en büyük desteği halifelerinden Yağlıdereli Faik Ağa ve Kahyaoğlu Ali Bey’den görmüştür. 1360(1941) senesinde bâki âleme göçen, Haydar Baba Hz’nin birçok menâkıbı dilden dile dolaşmaktadır. Halvetî yolu, Şâbaniye kolu silsilesinde Aziz Hüseyin Efendi ile Aziz Mehmet Emin Efendi arasındaki elli birinci halkasını tamamlamaktadır.
Haydar Baba Hazretlerinin nasıl kadri yüce bir zat olduğunu yine Mehmet Emin Efendi Hz’den öğreniyoruz. “Halvetî silsilesi içerisinde tek halife olması hasebiyle çok kıymetlidir. Halifeydi ama koskoca aziz idi.” Buyurması kabrini ziyarete giderken bile çok yüksek derecede saygı ve hürmet göstermesi, “Tarikatın bugünlere gelmesinde Haydar Baba Hazretleri, Faik Ağa ve Kahyaoğlu Ali Bey’in hakkı ödenmez.” buyurması ve de Efendi Hazretleri gibi bir aziz zâtı yetiştirmesinden O’nun ne derece şanı yüce bir zat olduğunu anlıyoruz.
Haydar Baba Hazretleri; ömrünün son günlerinde, durumu ağırlaşınca, etrafındaki dervişlerine şöyle buyurmuştur. “Oğlum yolunuz uzağa düştü, nasibinizi Şebinkarahisar’da arayın.” buyurdu. Oğluna da kendi giydiği yeşil sarık ve yeşil cübbeyi, Mehmet Emin Efendi’ye verilmek üzere emanet etti. Bir süre sonra da Hak’kın rahmetine kavuştu. Haydar Baba Hazretlerinin Yeşil Cübbesi Şebinkarahisar’da Mehmet Emin Efendi’nin emanetleri içerisinde sergilenmektedir.
Mehmet Emin Efendi Hazretleri ilk ders aldığı sıralarda zâhiren ilim sahibi ve ilmini yaşayan bir kişi olduğundan Haydar Baba Hz’den aldığı ders kâğıdına ilaveten önceden okuduğu ve tatbik ettiği bazı duâ ve ibâdetleri de yapmak istediğini beyan ediyor. Bunun üzerine Haydar Baba Hazretleri şu meşhur sözü söylüyor; “Oğlum bu kapıda hiç kimsenin bir harf çıkarmaya yada eklemeye selâhiyeti yoktur, burada bir baş üstüne borcumuz var. Sana verilen vazifeleri yap, sakın bunun dışına çıkma buyurmuştur.” Mehmed Emin Efendi bu hatırasını sıkça anlatır ve bu sözü kardeşlere nümûne olarak gösterirdi.
Haydar Baba Hz’i, Efendi Hazretleri’nin son zamanlarında mâna âleminden; “Mehmet Emin bu kadar yıllık hizmetinde ne bizi bir adım ileri geçti, nede başka bir büyüğü; Halvetî Yolu Resûlüllah Efendimiz’den nasıl geldiyse bugün öylece devam etmektedir.” buyurarak takdirlerini bildirmiştir.
Haydar Baba Hz’nin kabri ve çevre düzenlemesi; 2009 yazında Mehmed Akif Efendi öncülüğünde, Haydar Baba Hz’den gelen mânevî işaretlerle yapıldı. Şöyleki; Mehmed Akif Efendi, Haydar Baba Hz’nin kabrini yaptırma niyetiyle, Haydar Babayı ziyarete gittiğinde torunlarından Hüseyin Bey; Mehmed Akif Efendi’yi kastederek “Ben bu zâtı bir yıldır çeşitli zamanlarda zuhûratımda bu bahçenin içinde dedemin kabri çevresinde görüyorum.” Demiştir.
Yine torunlarından Şâban Bey’in anlattığına göre, Haydar Baba Hz’i 6-7 sene kadar önce zuhûratta görünerek “Oğlum bu yeni koyduğunuz mermer ayaklarımın üzerinde duruyor, bunu ayağımın üzerinden alın.” Buyurur. Şâban Bey devamla “Ancak bizim kapsamlı bir çalışma yapacak imkanımız olmadığından geciktirdik, çok şükür nasip bugüneymiş.” Diyerek, Mehmed Akif Efendi’nin başlattığı tadilata canu gönülden iştirak etmiştir.
Haydar Baba Hz’nin kabri ve çevre düzenlemesi, başlamadan kısa bir süre önce, Hüseyin Bey’in annesinin gördüğü bir zuhûratta, Haydar Baba Hz’i, “Kızım, Şebinkarahisar’dan misafirler gelecek, kabrimi yapmak için çalışma yapacaklar, onlara gereken yardımı ve ikramı yaparsınız.” buyuruyor.
Yine tadilata başlandığı dönemde gelin torunu da gördüğü bir zuhûratı şöyle anlatıyor; “Mübarek bir insan misafir gelip dış kapıya oturdu. Bu kabristanın yapılmasına bâtın el koydu, burasını bâtın yaptırıyor.” Demiştir.
Niyet hayır akıbet hayır; Mahmet Akif Efendi’nin tadilat niyeti ile orayı gitmesi ve gerek Haydar Baba Hz’nin mânâ aleminden desteği, gerekse de aile efradının maddi ve manevi desteği son derece memnun edici ve uyum içinde olmuştur.
Tadilat başladıktan bir süre sonra da kabrinin başucunda bulunan bir ağacın kesilmesinde tereddüt gösterilip, “Bakalım mübarek ne buyurur.” Diye, beklendiği sırada yine torunlarından Şâban Bey; sevindirici bir zuhurat görmüştür. Zuhûratta, “Oğlum başucumdaki o ağaç kesilsin. Zira, kökünün uçları başıma kadar geliyor ve beni rahatsız ediyor.” Buyurarak Haydar Baba, kendi kabrinin yapılmasına yardımcı olmuştur. Mehmed Akif Efendi, kabri başında yapılacak işleri tarif ederken, Haydar Baba Hz’nin desteğinden ve yardımından fevkalâde memnun olduğunu söylemiştir. Allah cc. nûrlarını arttırsın. Amin.