Osmanlı topraklarında Halveti’liğin ilk filizlendiği merkez, Pir İlyas Halveti ve Zekeriya Halveti gibi üstün özelliğe sahip şahsiyetlerin çabasıyla, Amasya olmuştur. Halveti Tarikatı mensuplarını marifet ilmine teşvik etmiş, bu şekilde halkın hüsn-ü kabulüne mazhar olup, çabucak yayılmıştır.
Seyyid Yahya Şirvani'nin yetiştirdiği halifelerden bazıları, Anadolu'ya gelmişler ve Halvetiliği Osmanlı toplumunda yaymışlardır. Bunlar: Pir Muhammed Erzincani, Dede Ömer Ruşeni Molla Ali Halveti ve Habib Karamani 'dir.
Seyyid Yahya Şirvani'den hilafet alıp, Anadolu'ya tarikat faaliyetlerini sürdürmek için gelen bu zatların vefat tarihleri göz önünde bulundurulduğu zaman, Halveti Tarikatı'nın, Osmanlı topraklarında XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yayılmaya başladığı görülür.
Osmanlı topraklarında Halveti’liğin ilk filizlendiği merkez, Pir İlyas Halveti ve Zekeriya Halveti gibi üstün özelliğe sahip şahsiyetlerin çabasıyla, Amasya olmuştur. Pir İlyas'ın Şirvan'dan dönmesiyle, Amasya'da ortaya çıkan Halveti Tarikatı mensuplarını marifet ilmine teşvik etmiş, bu şekilde halkın hüsn-ü kabulüne mazhar olup, çabucak yayılmıştır.
Amasya'da Halveti Tarikatı'nın bu şekilde yayılması, daha sonra Çelebi Halife namıyla anılacak ve Osmanlı Tarihinde Halveti'nin en parlak dönemini yaşatacak Şeyh Mehmed Cemaleddin Aksarayi (Çelebi Halife)'nin yetişmesini sağlayacaktır.
Diğer taraftan, Osmanlı padişahlarının yirmi birinin Halveti Tarikatına mensup bulunması, bu tarikatın hem keyfiyet, hem de kemiyet açısından, Osmanlı toplumunda etkin olduğunu göstermesi yönüyle mühimdir. Yükseliş Dönemi padişahlarının çoğunun yanında bir Halveti şeyhinin yer alması, bu görüşü genel anlamda destekler mahiyettedir.
Halveti şeyhi Çelebi Halife'nin II. Bayezid'le iyi ilişkileri, hatta onun sohbetlerine devam etmesi, Sümbül Sinan Efendi ile Yavuz Sultan Selim'in görüşmesi ve ona oldukça saygılı davranması, Merkez Muslihiddin Efendi'nin, Kanuni Sultan Süleyman'ın yanında savaşlara katılması gibi bir çok olaylar, özellikle Yükseliş Döneminde padişahlarla, Halveti şeyhleri arasında çok sıkı bir ilişkinin var olduğunu ispat eder.
Halveti Tarikatı sadece Osmanlı Padişahları değil, siyaset, askerlik, fikir ve sanat dünyasının önde gelenlerinin de, bu tarikattan doğrudan veya dolaylı olarak feyz aldıklarını görüyoruz. Bunlardan Büyük Cevdet Paşa, Namık Paşa, Şam Valisi Hacı Ali Paşa gibi birçok devlet adamının etkilendiğini görüyoruz.
Görüldüğü gibi Halvetilik gerek sayı olarak, gerekse nitelik olarak Türk insanını ve toplumunu en fazla etkilemiş bir tarikat olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Halvetilik sadece Anadoluda değil, diğer birçok İslam ülkesinde de yaygın tarikatlar arasına girmiştir. İbrahim Gülşeni tarafından Kahire'de kurulan zaviye ile birlikte Mısır'da en yaygın tarikatlar arasındadır.
Oradan da, aynı kanalla Sudan, Mağrib ülkelerinden Cezayir, Tunus'ta ve Hicaz bölgesinde yayılmıştır. Bu kanaldan Afrika'nın iç kesimlerinde yayılan Halveti kolları, İslam'ın yayılmasında önemli bir rol üslenmişlerdir.
Yine Halveti yolu; Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Eski Yugoslavya (bugünkü Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nde) ve Uzak-Doğu ülkelerinden Endonezya'da oldukça yaygın olduğu görülmektedir.
ÇELEBİ HALÎFE, CEMALEDDİN AKSARAYİ EL HALVETİ
Halvetî yolunun büyüklerinden. Osmanlı evliya ve âlimlerindendir. Halveti yolunun, Şa’baniye kolunun Cemaliye şubesinin kurucusudur. Meşhur Cemâleddîn Aksarâyî’nin torunlarındandır. Amasya’da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir.
Çelebi Halife, Aksaray'da doğmuş ve tahsilini Aksaray, Konya ve İstanbul' da tamamlamıştır. Önceleri Tokat'a giderek Şeyh Tahiroğlu adında bir şeyhin manevi terbiyesi altına girerse de şeyhin vefatıyla birlikte, Seyyid Yahya Şirvani'den istifade etmek için Şirvan'a doğru yola çıkar. Yolda uğradığı Erzincan'da Pir Muhammed Erzincani ile görüşür. Oradan Şirvan'a doğru yola koyulur. Ancak iki gün sonra, yolda Yahya Şirvani'nin vefat haberini duyar. Bu haber üzerine tekrar Erzincan'daki Pir Muhammed Erzincani'nin yanına dönerek, orada sülûkunu tamamlar ve Şeyhi tarafından Anadolu'ya irşatla vazifelendirilir.
O sırada, Fâtih Sultan Mehmed Han’ın oğlu Bâyezîd, Amasya vâlisi idi. Her şehzâde gibi Bâyezîd Çelebi de babasından sonra pâdişâh olmak, kendisine verilen onca emeğin karşılığını vermek istediğinden, Çelebi Halîfe’ye haber gönderip duâ istedi. Çelebi Halîfe, Şehzâde Bâyezîd’e gönderdiği haberde; “Otuz üç gün sonra büyük bir hâdise olacak ve kırk gün sonra da sultan olacaksın” buyurdu. Hakîkaten de öyle oldu. Bâyezîd sultan olunca, Çelebi Halîfe’yi İstanbul’a davet etti ve hizmetine Koca Mustafa Paşa dergâhını verdi.
Çelebi Halife, Halveti Tarikatı'nın Osmanlı Ülkesindeki en önemli şeyhi durumundadır. Aynı şekilde o dönemde İslam âleminin kültür merkezi haline gelen İstanbul; Halveti tarikatının yayılması için en uygun ortamıydı. Padişahla birlikte Amasya'dan gelen Koca Mustafa Paşa, sadrazamlığa yükseldi. Aynı zamanda Çelebi Halife'ye bağlı bulunan bu zat, Şeyhe külliye yapmak üzere Bizans'tan kalan Kızlar Kilisesi'ni padişahtan ister. 1486 yılında Koca Mustafa Paşa, oraya 40 hücreli büyük bir külliye, cami, imaret, mektep, medrese, hamam ve tevhidhane yaptırır. Yapılan bu Koca Mustafa paşa Dergah'ı, İstanbul’daki İlk Halveti Tekkesidir. Çelebi Halife, bu dergahta yaklaşık 10-11 sene Halveti Tarikatı'nı devam ettirir ve derviş yetiştirir.
Böylece Halvetî usulü İstanbul’a gelmiş olur. Şimdiki Sümbül Efendi Külliyesinin bulunduğu yerin o devirde en büyük Halveti tekkesi olduğunu görüyoruz.
Başta II.Beyazıd olmak üzere devlet büyükleri de burada Halvete girmişlerdir. Hayrettin Tokadî, Sümbül Sinan ve emsali zâtlar; bu mübarek mekanda yetişmişlerdir. Cemaliyye, Sümbülüyye, Assaliyye, Bahşiyye ve Şabaniyye Kolları buradan ayrılır.
Pâdişâh II.Bâyezîd Han sık sık ziyaretine gelip duâlarını alırdı. Sultân Bâyezîd Han, O sıralarda İstanbul’da ortaya çıkan zelzele ve veba hastalığının yaygınlaşması üzerine; Çelebi Halîfe’yi kırk talebesiyle birlikte Resûlullah Efendimizin huzurunda duâ etmeleri için Medîne-i münevvereye gönderdi. Çelebi Halife İstanbul’dan çıktıktan sonra yapılan duâların kabul olduğu görüldü. Ne varki;1493 (H. 899) târihinde Hicaz’da Mekke-i Mükerreme yolunda vefât etti. Vasiyeti üzerine Tebük korusunda hacıların yol güzergâhı olan bir yerde defnedildi.
Sünbül Sinân Efendi, hocasının vefâtında vasiyeti üzerine yerine geçti ve kızı Safiye Hâtûn ile evlendi. Sünbül Efendi de İstanbul’un meşhur evliyâsından Merkez Efendi’yi yetiştirdi.
Çelebi Halîfe Cemâleddîn Muhammed Efendi, yetiştirdiği pek çok talebe yanında, birçok kıymetli eser de yazdı. Eserlerinden başlıcaları şunlardır: Tefsîr-i Sûre-i Fâtihâ, Şerhu Erba’îne hadisen kudsiyyen, Şerhu Hadîs-i erba’în-i Nevevî, Zübdet-ül-esrâr, Cevâhir-ül-kulûb, Risâle-i etvâr, Risâle-i sad kelime-i Sıddîk-i ekber, Risâle-i fakriyye.
1) Şekâyık-ı Nu’mâniyye tercümesi (Mecdi Efendi); sh. 284
2) Osmanlı Müellifleri; cild-1, sh. 51
3) Esmâ-ül-müellifîn; cildü, sh. 257
4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; sh. 995, 1070
5) Rehber Ansiklopedisi; cild-16, sh. 7
6) Türk Klasikleri; cild-3, sh. 53
7) Nefehât-ül-üns tercümesi; sh. 579
8) İslâm Alimleri Ansiklopedisi; cild-11, sh. 326
9) Aksaray Târihî; cild-2, sh. 2501,