İSTİKÂMET

Resulüllah Efendimiz “Hud Sûresi beni ihtiyarlattı.” buyuruyor. Çünkü Hud Sûresi 112. ayette “Emrolunduğun gibi istikâmet üzere ol.” buyrulmaktadır.

Efendi Hazretleri de hayatı boyunca doğruluğa çok değer vermiş, her işinde doğruluğu kendisine şiâr edinmişti. “Yüksek mertebelere büyük zorluklarla vâsıl olunur.” “Doğruluk en büyük sermayedir.” Buyururdu. Kur’an-ı Kerim’de bir çok âyette doğruluk ve doğrular medhedilmiştir.

İşte bunlardan birisi; “Rabbimiz Allah’tır, deyip de, sonra kulluk vazifelerinde ve işlerinde, dosdoğru olanlara, evet işte onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.”123

Bu konu üzerinde Efendi Hz’nin ne kadar titizlikle durduğunu sıkça tekrarladığı şu ifâdelerden anlayabiliriz.

“Doğru bildiğin yolda yalnız da olsan yürü devam et, Allah’a dayan güven, O kendine güvenenleri sever.”

“Haklı olduğun davada korkma yardımcın Allah’tır.”

“Kendini Allah’a teslim ettin mi! Daha korkma!”

“Habibim Allah sana da, sana güvenip dayanana da yeter.”124

“Allah sizin namazınıza orucunuza bakmaz, doğruluğunuza bakar. Kişi doğruluğu araya araya doğrulardan yazılır…”125

“Ey îmanedenler niçin yapamayacağınız şeyleri söylüyorsunuz.”126

“Allah (cc) bir şeyi murad etti mi göz açıp kapayıncaya kadar bir sürede sebebini hâlk eder.”

“Allah istemedikçe yaprak kımıldamaz. Tabanca adam öldürmez oğlum, Allah dilerse öldürür.”

“Verdiğin sözden dönme, ahdine hıyanet etme, düşmanın bile olsa aldatma.”127

“Allah’a dayanan kimse hiçbir zaman yıkılmaz.”128

“Kurtuluş için tek çare yalan olsa baş vurma, Helâk olacağını bilsen dahi doğruluktan ayrılma. Doğrular helak olmadığı gibi yalancılar da felah bulmaz.”129

Bir yalan söyleyene Allah (cc) üç kere lânet eder. Yalanla îman bir arada bulunmaz.130

“Kurtuluş doğrudadır, sonunda ölüm bile olsa!”131

“Asra yemin olsun ki, insanoğlu kesinlikle hüsrandadır. Ancak îman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”132

“Mü’minlere karşı merhametli, kâfirlere karşı şedid olun. Hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyin.”133

“Allah rızkı dilediğine genişletip, dilediğine daraltır”134

“O’nun izni olmadan, hiçbir ağaç meyve vermez, hiçbir kadın doğurmaz.”135

“Allah (cc)., dilerse zaman içinde zaman hâlk eder.”

“Allah Teâlâ’nın emri her emre galiptir. İradesi reddedilmez.”

“Allah Azizün züntikamdır, er geç intikamını alacaktır. Allah (cc) acele etmez torununun torunundan da olsa intikamını alır”

“Kimsenin âhı kimsede kalmaz, dedesinin yediği ekşi elma torununun dişini kamaştırır.” Ona göre yaptığınız işlere, ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin.

“Bir iyiliği ya da bir hayrı vaad eden kimsenin ahdine vefa göstermesi gerekir, eğer vaadinde durmaz adadığını yerine getirmezse fazlasıyla ödetirler. Ağzınızdan çıkan söze dikkat edin, namludan çıkan kurşun nasıl tesir ederse, söz de öyledir.”

Dilini göstererek “Bu başınızın belasıdır, düşünmeden konuşmayın.”buyururdu.

“Söz verdiğiniz zaman sözünüzü yerine getirin, vebâli vardır. Söz verdiğiniz yere iki eliniz kanda da olsa zamanında gidin.”

“Ancak hakkından gelebileceğiniz sözü söyleyin.”

“Sözleştiğiniz zaman sözünüzü yerine getirin.”136

Methettiğiniz kişiye dikkat edin, Resûlüllah Efendimiz; “Münafık (bir rivayette fâsık), methedilince arşı âlâ titrer.”137 buyuruyor.

İyi haberi iyi adam, kötü haberi kötü adam getirir.138

“Anne ve babasına hürmet eden dünyada da, Âhirette de bunun karşılığını görür.”

Helâl Lokma: Helâl lokma Efendi Hazretlerinin titizlikle üstünde durduğu bir konuydu. “Kişi helal yemedikten sonra onun ibâdetinden fayda olmaz” buyurur, şu hâdisi şerifi sıkça söylerdi; “İbâdet ondur, dokuzu (dokuz buçuğu) helal lokmadır.”139

“Dünya ve Âhiret hayatını müsâvî şekilde, at başı götürmek gerekir. Ne dünya için Âhireti terk edin ne de Âhiret için dünyayı terk edin. Başkalarına da muhtaç olmayın.”140 “Kimse kendi el emeğinden daha hayırlı bir rızık yememiştir.” 141 Buyruluyor.

“Helal lokma ye de; ister sabaha kadar yat uyu, istersen de ibadet et.”142

Kur’ân-ı Kerim’de “Senin için, hakkında bir bilgi hasıl olmayan şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp bunların her biri bundan mes’uldür.”143 buyrulmuş, Efendi Hz de her fırsatta okuduğu şu hâdisi şerifte “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım. Üzerinize farz olan ilim Kur’ân ilmidir ehlinden alın.”144 buyururdu. İmam Gazali’nin İhyayı Ulumiddin isimli eserinde faydasız ilmin açıklamasında, “Lüzumsuz bilgi edinme; zamanı boşa geçirme, boş konuşma” gibi değerlendirilmiştir. Kur’ân ilminden maksat ise kişinin hayatında ihtiyaç duyduğu ve öğrenmesi gereken maddî ve mânevî ilimlerin tamamı olarak değerlendirilmiştir. Özellikle de kazancını nereden kazandığı ve nereye harcadığı noktasında kazancına haram karışıp karışmadığını öğrenmesi gerektiğidir. İmamı Âzam Efendimiz bu konudaki sözlerinde; “Kişi yaptığı işe haram karışıp karışmadığını tesbit edemiyorsa o işi yapmaması daha hayırlıdır.” buyurmuştur.

Efendi Hz’i bu konuyu şöyle açıklar. “Sizden üç şey isteniyor. Biz sizin kaydınızı tutmuyoruz.

1-İbâdet ondur, dokuz buçuğu helal lokmadır.145 Me’mursan masana, Esnafsan kasana, Amele isen alın terine dikkat et.

2-İslâmî ilimler öğrenilecek, asgari 32 farz. Öğrendikleri ile amel edilecek, amelsizlik yok.

3-Başınızdakilere inanın, ağzından çıkana güvenin, gerisine karışmayın.”

Resûlüllah Efendimizin buyurduğu hâdislerinde; “Dinleyin ve itaat edin! Başınızdaki emir, kuru başlı, kıvır kıvır saçlı, siyah Habeşli bir köle de olsa; mâsiyet emretmedikçe itaat edin.”146 mâsiyetten maksat günaha teşvik edici bir emir olmadıkça kayıtsız şartsız itaat edilir denilmektedir.

Efendi Hazretleri mevki, makam ve önde olmak isteklisi kimselere de şu cevabı verirdi. “Resûlüllah Efendimiz “Andolsun bir makam isteklisine istediği makam verilmez.147 buyuruyor, Oğlum, tâlip olmayın, tâbi olun.”

Efendi Hazretleri; darlık zamanı kanaat etmeyi, bolluk zamanı israftan kaçınmayı ve her şartta şükretmemiz gerektiğini söyler, her şartta imtihan olunduğumuzu hatırlatırdı.

Sohbetlerinde; “Kanaatten büyük zenginlik yoktur.”148 buyururdu.

Efendi Hazretlerinin en çok kullandığı ifâdelerden birisi de Teberâni’de bir kısmı geçen ve Muhyiddin Arabi Hazretleri’nin düzenlediği şu hâdisi şeriftir. “En akıllınız ölümü en çok düşüneninizdir. En güçlünüz ölüme hazırlananınızdır. En zengininiz Allah için veren ve kanaat eden, en kuvvetliniz hırsını yenen ve sabırlı olan, en güzeliniz de ahlâkı en güzel olanınızdır.” buyururdu.

Hadisi şerifte; “Hardal tanesi kadar da olsa bilerek haram yiyenin feyzi kesilir kırk gün duâsı kabul olmaz.”149 buyrulur. “Vücudunu haramla besleyen cehennemliktir” 150 buyrulmuştur.

Efendi Hz’i, ailemize, çocuklarımıza sahip çıkmamız gerektiğini ve bu konudaki sorumluluğumuzu hatırlatarak “Sabaha kadar da başınızı secdeden kaldırmasanız, aile efradınıza sahip çıkmadıktan sonra, boşuna uğraşmış olursunuz.” Buyururdu.

“Bir insanı tanımak için; şu beş şeye bakılır.

1-Mevki ve makam vereceksin. 2-Evinde misafir kalacaksın. 3-Yol arkadaşlığı yapacaksın. 4-Anasına babasına itaatine bakacaksın. 5-Alışverişte sözüne bakacaksın.”

Belaya sabır: Efendi Hazretleri her konuşması ve her halinde Cenabı Hak’tan razı ve hoşnut olduğunu göstermiş ve daima şükretmiştir. En kötü durumlarda bile halinden ve rahatsızlığından şikâyetçi olmamıştır. Allah (cc)’e şikâyet olur kaygısıyla başım ağrıyor dahi dememiş, Cenabı Hak’ka karşı edebini korumak için büyük gayret sarf etmiştir. Doktorlar “Efendim bir şikâyetiniz, ağrınız var mı? dedikleri zamanda “Oğlum şikâyetim nefsimdendir.” buyurmuştur.

Kendi halinden ya da başkalarından şikâyet eden kardeşe de “Oğlum şikâyet ve gönül darlığı, marifet azlığından gelir, sabırlı olun.” Buyurmuştur.

“Mutlaka, her bir usrun (zorluğun) bir yüsrü (kolaylığı) vardır.151 Her müşkül işi âsan eden Mevla kerim.”

Efendi Hz’nin âyet ve hâdis meâllerinden oluşan şu sözü, bela ve musibetin sebep ve sonucunu şöyle açıklar; “Başınıza gelen musibete sabrediniz, sabredenler felaha ermiştir. Allah’ın rızasını da kazanmıştır. Allah sevdiği kimseye musibet verir. Bela ne kadar büyükse ecir de o kadar büyüktür.” Buyurmaktadır.

Kur’ânı Kerim’de de “Sabredenlerin mükâfatları muhakkak hesapsızdır.”152 buyrulmaktadır.

“Mutlaka sizi biraz korku, biraz açlık ve biraz mal, can ve mahsul eksikliği ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.”153

“Her kim sabreder ve suç bağışlarsa, bu hareket arzu edilen en iyi işlerdendir.154

“İçinizden mücahede edenler, sabır gösterenler belli oluncaya kadar elbette sizi imtihan ederiz.”155 buyrulur.

Efendi Hz de; “Bu kapıda üç ayı altı ayı geçmez, imtihan oluruz.” Buyurmuştur.

Efendi Hazretleri, “Bizim siyasetle işimiz yoktur. Bilerek ve görerek yürüyoruz. Vazifemiz, insanları gafletten uyarıp irşad etmektir. Yolumuz rahmet ve hidâyet yoludur. Biz hiç kimseye bedduâ ve lânet etmeyiz.” Buyurmaktadır.

Efendi Hazretleri kardeşlerin gaflete düşmesinden endişe duyarak; “Dün geçti, yarın belli değil, bu günü ganimet bilin” diyerek îkaz ederdi.


YOLDAKİ ENGELLER: Tasavvuf yolundaki düşmanlar ve engeller, bu konudaki kitaplarda uzun uzun anlatılmıştır, bizim bu küçük risalemize bu konular sığmayacağından Efendi Hz’nin bu hususta söylediği ifâdelerden bazılarını aktarıyoruz.

1-Nefs-i Emmare: Efendi Hazretleri, “Kişinin yolunu kesen, kendinde olan kendiliklerdir. Kendilerini küllî ilime veremeyişleri, cüz’i ilimden vazgeçemediklerindendir.” Buyurmaktadır.
Efendi Hazretleri ilimden ve hikmetten faydalanabilmek için nefis terbiyesinin şart olduğunu bu yolda kalıplaşmış olan şu sözle ifâde ederdi.“Nefis ve şehvetle illetli her akıl sahibine, ilim ve hikmetten faydalanmak haram kılınmıştır” buyururdu.

Resûlüllah Efendimiz bile duâsında şöyle buyuruyor; “Ey Allah’ım beni göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsimle baş başa bırakma!”156

“Pehlivan nefsini yenendir.”157

“Hak’la güreşeni Hak alt eder.”158

“Mağrurun hasmı Allah’tır.”159

“Gönlünde zerre miktarı varlık(kin, buğz, kibir) taşıyan kimse Cennete giremez”160 buyurur.

“Hasedlik; odunun ateşi yaktığı gibi iyi amelleri yakar yok eder”161

2-Dünya Sevgisi: Kur’ân-ı Kerim’de “Bu dünya geçici ve aldatıcıdır. Âhiret daha hayırlı ve bâkidir”162 buyrularak, dünya hayatını Âhiretten üstün tutmak men edilmiş ve Âhiretin daha hayırlı ve kalıcı olduğu bildirilmiştir.163

Dünya sevgisinin, evlatların, kadınların ve malların geçici ve aldatıcı olduğu Kur’an-ı Kerîm’de geçen âyetlerle sabittir.164 Efendi Hz’i de “Dünyanın vefası olsa Süleyman (as)’a vefası olurdu.” Buyurur, Süleyman (as)’ın mülk ve saltanatının nasıl olduğunu ve nasıl zeval bulduğunu anlatırdı.

Dünya sevgisi ile ilgili söylediği hâdisi şerifler ve kelâmı kibarlar;

“Dünya sevgisi bütün belâların başıdır.”165

“Dünya aldatır, zarar verir, çeker gider.”

“Dünya senin bineğindir, hakim olur binersen seni taşır, hizmet eder. O senin üzerine binerse seni helâk eder.”166

“Dünya bir cîfedir, ona talip olanlar köpektir.”167

“Niceler geldiler bu virâneyi tamir için, bir yanını yaparken, bir yanı oldu harap.”

“İnsanoğlu ihtiyarladıkça iki şey gençleşir. Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs (tul i emel).”168

3-Kötü Arkadaş: Efendi hazretleri; “Oğlum bir gönülde iki sevda olmaz” derken; en çok kötü arkadaş ve kötü alışkanlıkları kastederdi. Tasavvufta arkadaş ve bulunduğu çevre çok önemli görülmüştür. Efendi Hazretleri, Kötü arkadaşın şeytandan bile daha tehlikeli olduğunu şu sözleriyle ifâde ederdi; “Şeytan ne ki oğlum, bir euzü besmele çeksen dağılır gider. Kötü arkadaş kovsan da gitmez.” Buyururdu.

Resûlüllah Efendimiz tavsiyelerinde, “Sâdece mü’minle arkadaşlık et, öyle ki senin yemeğinden sâdece müttaki olan yesin.”169 Buyurmuştur.

“Kişi arkadaşının dini üzeredir, Öyleyse her biriniz dost edindiği kişilere dikkat etsin.”170

“Kişi sevdiğiyle beraberdir.”171

4- Şeytan: Efendi Hazretleri, devamlı uyanık olur(râbıtalı olur), Euzü besmeleyi unutmazsak şeytanın bizlere zarar veremeyeceğini söylerdi.

Tasavvuf yolunda netice alabilmek için az yemek, az uyumak ve az konuşmak tavsiye edilmiştir.

Çok Yemek: “Dolu mide ile sıhhat olmaz. Az yiyin hasta olmayın. Seyahat edin sıhhat bulun.”172

Uyku sevgisi, rahatlık sevgisi ve taam Sevgisinden Allah’a sığınırım.173

“Hastalıkların başı midedir. Devaların başı perhizdir.”174

Çok Konuşmak: Efendi Hazretleri, “Boş söz kalbi öldürür, çünkü Allah’ı zikretmeyen kalp ölüdür.” Buyururdu.

Nitekim hâdisi şerifte; “Ya hayır söyle, ya sus!”175 buyrulmuş, Efendi Hazretleri bu hâdisi şerifi şu meâlde de söylerdi; “Konuştuğun zaman Allah’ı konuş, susarsan da Allah’ı düşün!”

“Sözlerin efdali az ve öz olandır”176

“Âlimin yanında dilini, meşayıhın yanında kalbini koru.”177

“Sesini yavaş çıkar, bağırıp, çağırma! Seslerin en kötüsü merkep sesidir”178

“Yavaş ve yumuşak konuşanı sevmek vacip olur.” buyururdu.

Bid’at: Efendi Hz’leri,“Bid’at işlemekten sakının zira, Bid’at işlemeye devam eden kimse gün gelir îmandan soyunur da Allah korusun haberi olmaz.” buyuruyor. İbni Abbas’tan gelen bir rivayette aynı doğrultuda Resulüllah Efendimiz “Bid’at sahibi, bid’atini bırakıncaya kadar Allah (cc) amelini kabul etmez.”179 buyrulmaktadır.

Zamanımızın önemli bid’atlarından biri olan sigara hakkında kaynak; “Necat ül Mü’minin isimli eserinde Of’lu Mehmet Emin Efendi sigaranın haram olduğunu 20 maddede şer’î delillerle ispat etmiştir.”

123 Ahkaf Sûresi, 13. ayet.

124 Bakara Sûresi, 60. ayet.

125 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 3247.

126 Saff Sûresi, 2. ayet.

127 Hz Ali (kav).

128 Hz Ali (kav).

129 Âyet ve hâdis meâllerinden.

130 Râmuz el Ehâdis, s. 228.

131 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 57.

132 Asr Sûresi, 1-3. ayetler.

133 Mâide Sûresi, 54. ayet.

134 Ra’d Sûresi, 26. ayet.

135 Fatır Sûresi, 11. ayet.

136 Nahl Sûresi, 91. ayet.

137 Râmuz el Ehâdis, s. 63.

138 Râmuz el Ehâdis, s. 210.

139 Râmuz el Ehâdis, s. 221.

140 Kütüb-i Sitte, c.2, s. 74.

141 Buhari, Büyü, s. 15.

142 İbrahim bin Edhem.

143 İsra Sûresi, 36. ayet.

144 Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 7149.

145 Râmuz el Ehâdis, s. 221.

146 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 1725.

147 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 1723.

148 Râmuz el Ehâdis, s. 294.

149 Müslim, Kütüb-i Sitte, c. 5, s. 65.

150 Taberani.

151 İnşirah Sûresi, 5-6. ayet.

152 Zümer Sûresi, 10. ayet.

153 Bakara Sûresi, 155. ayet.

154 Şûra Sûresi, 43. ayet.

155 Muhammed Sûresi, 31. ayet.

156 Ebu Dâvud, s. 32

157 Buhari, Edeb, s. 102

158 Kelâmı kibar.

159 Kelâmı kibar.

160 Kütüb-i Sitte, c. 15, s. 5219.

161 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 1664.

162 Alâ Suresi, 17. ayet.

163 Âlâ Sûresi, 16-17. ayetler.

164 Al-i İmran Sûresi, 14. ayet.

165 Kütüb-i Sitte, c.7, s. 242.

166 Hasanı Basri Hz.

167 Aclûnî, Keşfül Hafa, c. 1, s. 492.

168 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 1666.

169 Kütüb-i Sitte, c. 10, s. 128.

170 Kütüb-i Sitte, c. 10, s. 128.

171 Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 224.

172 Ahmet bin Hanbel, 3/280, Aclûnî, 1/445.

173 Kelâmı kibar.

174 Kelâmı kibar.

175 Kütüb-i Sitte, c. 6, s. 345.

176 Ramuz el Ehadis.

177 Kelâmı Kibar.

178 Lokman Suresi, 19. ayet.

179 Ramuz el Ehadis, s. 65.