NAMAZ VE NÂFİLELER

Efendi Hz’nin namazı ikâme etmede önem gösterdiği hususlar ve diğer nâfilelerle ilgili uygulamaları;

Efendi Hazretleri namaza çok değer verir, vaktini gözler, namazını cemaâtle kılar ve şöyle buyururdu: “Namazı aceleye getirmeyin” bir başka sözünde “Namazı gaile edinmeyin, vakti girince kılmak gerekir.” Buyururdu. Kur’an-ı Kerim’de, “Namaz, kişiyi bütün kötülüklerden alıkoyar.”239 buyrulur.

Hâdisi şeriflerde, “Namaz kâfirlerle bizim aramızdaki perdedir.”,240 “Cübbe, sarıkla namaz kılmanın farkı yetmiş iki derecedir.”241 Efendi Hazretleri, “Bir derece yerle gök arası kadar farklıdır. Yarın orda bir dereceyi bile arayacaksınız.” buyururdu.

Efendi Hazretleri, İslâmî mevzûlara fevkalâde hakimdi. İctihad yapabilecek ilmi seviye ve kudrete sahipti. Ancak dayanaksız konuşmaz, fıkhî bir mevzû olduğu zaman; Hanefî mezhebi ve İmamı Âzam Efendimiz başta olmak üzere imamlarımızın görüşlerini hatırlatırdı. Arapça ve Osmanlıca’yı mükemmel derecede bilir ve konuşurdu. Kur’an-ı Kerîm’i yüzüne okumanın mükâfatı büyük olduğunu söyler, her gün Duhâ namazından sonra bir miktar Kur’ân-ı Kerim tilavet ederdi.

Efendi Hz’i, namazı cemaâtin içinde beden eğitimi gibi tarif eder, çok ehemmiyet verirdi. Son zamanlarında dermansız kaldığında bile oturarak namaz kılmadı. “Efendim çok hastasınız oturarak namaz kılsanız olmaz mı?” denildiğinde “Ben oturarak namaz kılmayı bilmem, öğrenmedim.” buyurdu.

Resûlüllah Efendimiz bir hâdisi şeriflerinde; “Namaz dinin direğidir. Kim bunu ikâme eder ayakta tutarsa, dinini ayakta tutar, kim de bunu yıkarsa, dinini yıkar.”242 buyururdu.

Efendi Hz’i, sandalye ve taburede namaz kılmanınuygun olmadığını söyler, özürlü kişinin kıbleye karşı ayaklarını uzatarak namaz kılmasını tavsiye ederdi. Bu durumda alın ve burunun secde yerine değmesi şart görülmemiş, vücut ya da baş ile hareket ve işaret yeterli görülmüştür.

Abdest: Efendi Hazretleri, namaz vaktinden önce hazırlıklara başlar, tahâret ve temizliğini yapar, bir müddet bekledikten sonra misvak kullanarak abdestini alırdı. “Müslüman her yerde temiz ve intizamlı olmalıdır, İbâdetin temeli tahâret ve güzel abdesttir.” buyurur, devamlı abdestli bulunmayı tavsiye ederdi.

Sohbetlerinde, “24 saat abdestliysen 24 saat ibâdettesin” buyururdu. Hâdisi şeriflerde;

“Kim abdestini bozdukça, abdest tazelerse, Allah bu sebeple kendisine on misli sevap yazar.”243

“Abdestli olarak uyuyan kimse gece ibâdet eden, gündüz oruç tutan kimse gibidir.”244

“Abdestli bir kimse abdestli olarak vefat ederse şehittir.”245 buyruluyor.

Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, abdest maddesinde; devamlı abdestli bulunmanın sünnet olduğu kaydedilmiştir.246

Efendi Hz’i abdest alırken kuru yer kalmasın diye özen gösterir, abdest azalarını iyice ovardı. Başını meshederken, kaplama mesh yapar ve bunun dört mezhebi de kapsadığını ve çok kıymetli olduğunu anlatırdı. Peygamberimizin unutulan sünnetlerinden biri olan kaplama mesh için; Peygamberimizin, “Başın tamamını meshettiği ve başın tepesinden başlayıp saçın döküldüğü her tarafa ulaşacak şekilde saçın şeklini bozmadan icra ettiği.” bildirilmektedir.247

Efendi Hz’i abdestini güzelce aldıktan sonra Abdest şükür namazı kılardı. Resûlüllah Efendimiz, “Güzelce abdestini aldıktan sonra, iki rekât namaz kılana cennet vacip olur.” buyuruyor.248

Abdest alırken bir kardeşe “Boynunu meshetmezsen Cehennem nârı mesheder.” Buyurmuştur.

Cemaâtle namaz: Efendi Hazretleri, cemaâte devam edilmesini tavsiye ederdi. “Cemaâtle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.”249 buyururdu.

Bulunduğu ortamda cemaât olunacaksa evde bile olsa ezan okuturdu. Sünnete başlamadan önce, müezzine: “Allahümme salli vesellim ala seyidina Muhammedin ve ala ali seyidina ve nebiyyine Muhammed” diye salâvat okuturdu.“Salâvatta eksiklik olmasın, eksik olursa yerine ulaşmaz.” buyururdu.
Efendi Hazretleri, cemaâtle namaz kılındığı vakit daima imam olurdu, ancak hutbeye çıkmazdı. İmam olduğunda tesbih ve duâ için geriye dönerken sol tarafından döner, cemaâte tam cephesini döner, yan oturmazdı. Dönerken ayaklarını da secde ettiği yere koymazdı.

İmam olup bir kişi ile namaz kılarsa duâ için geriye dönmezdi. Ancak, arkasındaki kişi imamlığa daha lâyık, olgun bir kimse ise imamın yan oturacağı belirtilmiştir. “Arka safta tek kişi kalsa namaz olur mu?” sorusuna “olur” buyurdu.

Seccade ile namaz kılarken, seccadenin ucuna basılmasını tasvip etmez, Seccadeye ayakların iyice basılmasını tavsiye ederdi.

Yolculuk esnasında beş vakit namaz kılınan merkez câmilerde kâmet okutmazdı, diğerlerinde kâmet okuturdu.

Vakti girmeden önce namaz kılacağı yere varır,Tahıyyatül Mescid namazı kılar, oturur ve namaz vaktini beklerdi. Namaz kılarken de hiç acele etmez, tâdili erkâna çok riâyet ederdi. Namaz bitince yerinde bir müddet oturur, sonra kalkar cemaâtle Musafaha yapar, oradan ayrılırdı. Ümmü Seleme annemizden gelen bir rivâyette: “Resûlüllah (sav) namazı bitirdikten sonra yerinde bir miktar oturur namaz kıldığı yerden hemen ayrılmazdı.”250 buyrulmuştur.

İmam özürlendiği anda yerine arka sağ tarafındaki kişiyi imam olarak geçirebileceğinden dolayı, imamın arkasında duran kişinin bu vasıfta olması gerektiğini söylerdi. Bunun uygulaması da görülmüştür.

Namazda farzın aksine sünnette cemaâtin saf oluşturmasını istemezdi.

Sabah, ikindi ve yatsı namazlarından sonra cemaâtle birlikte tevhîd okuturdu. Sonra müezzinine sabah; Hüvellahüllezi okutur,251 “Hüvel evvelü, vel âhiru, vezzâhiru, velbâtın vehüve alâ külli şey’in Aliym.252 denilip, peşine de Tevbe Sûresinin son iki âyeti 128-129 ve üç İhlâs okuturdu. Öğle namazından sonra bir şey okutmaz Tevhîd de söyletmezdi. Yanlışlıkla Tevhîde başlasa bile hatırlayınca “İllellah Muhammeder Resûlüllahü hakka” diyerek keserdi. İkindi namazından sonra, Tevhîd söyletir, Tevbe Sûresi 128-129 âyetleri ve üç ihlâs okuturdu. Akşam namazından sonra, Tevhîd söyletmez, Hüvellahüllezi, Tevbe Sûresi 128-129 ve üç İhlas okuturdu. Yatsıdan sonra ise, Tevhîd söyletir, Amenerrasülü, Tevbe Sûresi 128-129 ve üç ihlâs okuturdu.

Hâdisi şerifte “Kim sabah namazından sonra üç kere “Euzubillahis semi’ıl Âlimimine’ş şeytani’r racim” der ve besmele ile Haşr Sûresinin son üç âyetini okursa, Allah onun için yetmiş bin meleği vekil tayin eder, akşam oluncaya kadar kendisine rahmet okurlar. Şâyet o gün ölecek olsa şehit olarak ölür. Akşam vaktinde aynı şekilde okursa, sabaha kadar aynı şeyler söz konusudur.”253 buyruluyor.

“Âmenerresülüyü geceleyin kim okursa o iki âyet ona kâfi gelir.”254

Sabah ve ikindi namazları farzla bittiği için safları bozdurmazdı. Bu vakitlerde amellerin Cenabı Hakka arz edildiğini ve bu vakitler edilen duâların reddedilmediğini söyler ve vaktin değerlendirilmesini arzu ederdi. Tesbih için yerinden kalkanı bile yadırgardı.

Devamlı âdetleri, sünnete başlamadan önce müezzin “Salâtı Sünneh” deyip salâvat vererek cemaâti namaza başlatırdı.

Yine devamlı olarak üç İhlâs okunmadan müezzin kâmete başlamazdı. Bunu şöyle açıklardı; “Üç ihlâs okumak bid’atı hasenedir, yani güzel âdettendir.” Sevgili Peygamberimiz de “üç İhlâs Kuranı hatimdir”255 buyuruyor, ecri sevabı da o nispettedir. Günümüzde imamların ve
cemaâtin acele etmesi ile “Kur’ân dinlemek farzdır dinleyen olmadığından okumayalım” diyerekbu güzel âdeti câmilerimizden kaldırdılar. Efendi Hz’nin bildirdiğine göre; ezan okunduktan sonra, bir cemaât gelecek abdest alacak, sünneti kılıp bekleyecek, bir cemaât daha gelecek abdest alacak, sünneti kılıp bekleyecek, üçüncü defa yine bir cemaât gelecek ve abdest alıp sünneti kılacak ve ondan sonra üç ihlâs okunup kamete kalkılacak ne yazık ki, şimdi çok acele edildiğinden bu güzel âdetler câmilerimizde uygulamadan kaldırılmıştır.

Efendi Hazretleri günümüz Müslümanlarının çok yaptığı hatalardan biri olan, namaz esnasında iki eliyle kırışmasın diye pantolonunu toplamanın kişiyi namazdan çıkaracağını söylerdi. Eğer bunu imam yapıyorsa, namaz fasid olur ve iadesi gerekir. Buyururdu.

Tevbe Sûresi 128-129. ayetler: Legatcâe’nin Meâli Şerifinde Cenabı Hak buyuruyor ki; “Şanım hakkı için size öyle bir Resûl geldi ki: kendinizden biri, gâyet izzetli, sizin zorlanmanız ona ağır geliyor, iyiliğiniz için üstünüze hırs ile titriyor, mü’minlere raûf, rahîmdir. (128) Ey Habibim; Eğer aldırış etmezlerse onlara de ki: bana Allah (cc) yetişir O’ndan başka ilâh yoktur, ben O’na dayanmaktayım ve O, azametli olan büyük arşın sahibidir” (129)

Cennet Mekân Efendi Hz’i; Resûlüllah Efendimizi metheden bu âyetlerin her namazın sonunda okunmasını tavsiye etmiştir. Zuhûratta da Resûlüllah Efendimiz, namazın sonunda Legatcâ’nin okunmasını emretmiştir. Bu zuhûrat Efendi Hz’ne anlatılınca “Gördünüz mü oğlum biz kendiliğimizden Legatcâe’yi okumuyoruz. Resûlüllah’ın emriyle, görerek bilerek okuyoruz” buyurdu.

Ebu’d-Derdâ Hazretlerinden rivâyet edilmiştir ki; “Her kim sabah ve akşam Tevbe Sûresinin son iki âyetini okursa Allah Teâlâ, o kulun önemsediği şeylerde muvaffak kılar ve ona kifâyet eder” Buyrulmuştur.256

Rükûda topukları birleştirmek: Mehmed Emin Efendi Hazretleri rükûya gidince topuklarını birleştirir, bunu sürekli uygular ve tavsiye ederdi.

Resûlüllah Efendimizin unutulan bir sünneti olan, Rükûda topukları birleştirme konusu, güvenilir Hanefî fıkhı kaynaklarında, rükûda topukları birleştirmek sünnet kabul edilmiştir.

Resûlüllah Efendimiz; “Bid’at ve sapıklıkların her tarafı istila ettiği bir zamanda benim sünnetime sarılana ve unutulmuş bir sünnetimi ortaya çıkarana yüz şehid sevabı vardır.”257 buyurur.

Bu konudaki önemli Hanefî kaynaklardan biri olan İbni Abidin diye meşhur; Dürrül Muhtar, Reddül Muhtar isimli 18 Ciltlik kitabın ikinci cildinde namazın sünnetleri 23 olarak belirtilmiş, on birinci madde de “Rükûda topukları birleştirmek sünnettir.” denilmektedir.

Diğer bir önemli kaynağımız Osmanlı Hanefî âlimlerinden, İbrahim Halebi’nin bir çok fıkıh kitabını birleştirerek hazırladığı ve Osmanlı’da ders kitabı olarak okutulan; Halebi Kebir, Tam İlmihal kitabıdır, 2 cilttir s. 315’de namazın sünnetleri kısmında; “Rükûya eğilirken sol ayağı, sağ ayağın yanına yaklaştırıp topukları birleştirmek ve kalkarken tekrar açmak sünnettir.” ibaresi yer almaktadır. Bu birleştirme ve ayırma işi ayakları yerden kesmeden sürüyerek yapılmalıdır. Bu kitap günümüzde de Ortadoğu’da bir çok üniversitede ders kitabı olarak okutulmaktadır.

Osmanlı’nın en meşhur Hanefî âlimlerinden Kânûnî Sultan Süleyman devri Şeyhülislamı Ebus Suud Efendi de fetvalarında topukları birleştirmenin sünnet olduğunu kaydetmiştir.258 Efendi Hazretleri, Sabah, akşam ve yatsı namazlarından sonra tesbih duâsında Âyetel kürsinin peşine, felak ve nâs sûrelerini de okurdu. Peygamberimiz de “Bu şekilde yapılırsa bu her şeye karşı yeterlidir.”259 buyuruyor.

Efendi Hz’i; namazdan sonra musafaha yapar ve musafaha esnasında selâvat okuturdu. Ellerin iyice kavuşması, gözlerin birbirine bakması ile dargınlıkların geçeceğini ve kardeşliğin pekişeceğine işaret ederdi. “Bir yerde bir cemaât oturur ve orada Allahı zikretmez, musafaha edip nebîlere salâvat okumadan dağılırlarsa üzerlerine bir ceza vardır.”260 buyrulmuştur.

Namaz vakitlerinde dikkat edilmesi gerekenler:
Efendi Hz’i, namaz vakitlerinde, kerahât durumuna göre, temkinli ve ihtiyatlı davranırdı. Akşam ve yatsı arasını bir saat otuz beş dakikanın altına düşürmezdi. Akşam namazı vakti, ezan okununca hiç ara vermez hemen namaza dururdu. İkindi namazını yazın uzun günlerinde genellikle asri sâni de kılardı. Asri sâni vaktini akşama bir buçuk saat kalana kadar değerlendirirdi.
Günümüzde kullanılan Diyanet kaynaklı takvimlerde özellikle yatsı ve imsak vakitlerinde mevsime göre farklılıklar gösteriyor. Namaz ve oruçların fâsid olma durumu söz konusu olduğundan bu vakitlere dikkat edilmesi gerekiyor.

Mehmed Emin Efendi’nin bu uygulamalarına; 1916 (h.1334) tarihli Osmanlı âlimlerinin en yüksek makamı olan “Meşihatı İslâmîyye” tarafından hazırlanan “İlmiye Salnamesi” isimli takvim ve İstanbul Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, 1958 tarih ve 14 sayılı “Türkiye’ye Mahsus Evkatı Şer’iyye” kitabı kaynak olarak gösterilebilir. Yüzyıllardır Osmanlı’da kullanılan bu sistem ne yazık1982’de temkin vakitlerinin kaldırılması ile sona ermiştir. Bugün Türkiye Gazetesi Takvimi ve Fazilet Takvimi bu namaz vakitlerine göre düzenlenmektedir. Detaylı bilgi için www.turktakvim.com adresinden “mühim tenbih” ve “temkin müddeti” maddelerine bakılmalıdır.

Nâfileler: Nâfileler, Allah rızası için yapılan bütün söz, hâl ve hareketlerdir. Farzların ve vaciplerin dışındaki bütün ibâdetler ve insanların faydasına yapılan bütün işler nâfiledir. Hz Ali Efendimiz, bütün sünnetlerin de nâfile olduğunu açıklamıştır.261 Müstehaplar ve bid’ati haseneler de nâfileye dahildir.

Efendi Hz’i, nâfilelere ayrıca önem gösterir, devamlı yapmaya gayret ederdi. Nâfilelerle ilgili hâdisi şerifte; “Kulum bana bir adım gelirse ben ona on adım giderim. O bana yürüyerek gelirse ben ona koşarım. Kulum bana nâfilelerle o kadar yaklaşır ki, sonunda sevgime erer. Onu sevdiğim zaman, ben onun tutan eli, yürüyen ayağı, aklettiği kalbi, konuştuğu dili, gören gözü olurum. Benden bir şey isteyince veririm, sığınma talep ederse onu korurum. Onun sevdiğini sever, sevmediğini de sevmem. Sanki ben o olurum.”262 buyruluyor.

Kazâ namazı: Efendi Hazretleri “Dinimizde kazâ namazı yoktur, Mü’min sahibi tertibdir” buyurur. Sünnet
ve nâfileler yerine kaza namazı tavsiye edilmesini tasvip etmezdi. Konuyla ilgili bütün hâdis kitaplarında şu hâdisi şerifi görüyoruz; “Kim bir namazı uyuyarak yada gafletinden dolayı unutursa onu hatırladığı zaman hemen kılsın.”263 Bazılarının söylediğinin aksine, bu hâdisi şerif kazâ namazını değil, sahibi tertibi destekler ve teşvik eder mahiyette olduğu açıkça görülmektedir.

Efendi Hz’i Mânevî Ziyaretler ve Virdi Settar okuma başta olmak üzere; yapılan bir ibâdetin,devamlı her gün yapılmasını arzu ederdi; biraz yapıp biraz bırakma işini tasvip etmezdi. “Amellerinhayırlısı, az da olsa devamlı olanıdır.”264 Buyururdu.

Efendi Hz, sabah namazından sonra Seyyid Yahya Şirvânî Hz’nin Virdi Settar’ını her gün okurdu.

Tavsiye edilen nâfile namazlar: Halvetî yolunda tavsiye edilen Nâfile namazlar, hemen bütün Hanefî mezhebi kaynak kitaplarında aynı rekât sayıları ile yer almaktadır.

İşrak namazı: Güneşin doğuşundan kırk beş dakika sonra kılınır. Dört rekâttır. Her iki rekâtta bir selam verilir. İlk iki rekâtta da, Fatiha’dan sonra; üç İhlas okunur. Son iki rekâtın birincisinde; Fatiha’dan sonra Kâfirun Sûresi okunur, son rekâtında yine üç İhlâs okunur. Bilmediği sûre varsa, Fatiha’dan sonra üç ihlâs okur.
M. Emin Efendi Hazretleri; “Bir kimse sabah namazını kıldıktan sonra hiç konuşmadan, işrak vaktine kadar bekler ve işrak namazını kılarsa kabul olunmuş bir hac ve bir umre sevabı alır.”265 Hâdisini okur ve bu durumu, bu yolun yolcusu olanlara tavsiye ederdi.

Duhâ namazı: Güneş yükseldiği zaman başlar ve öğle namazına kırk beş dakika kalana kadar kılınır. Sekiz rekâttır. Her iki rekâtta bir selam verilir. Birinci rekâtta, bilenler Fatiha’dan sonra Duhâ sûresini, ikinci rekâtta İnşirah sûresini okur. Bilmeyenler her rekâtta Fatiha ve üç İhlâs okur.

Resûlüllah Efendimiz; “Bir kimse güneş yükseldiğinde iki rekât bile olsa Duhâ namazı kılsa bütün günahları anadan doğmuş gibi bağışlanır.”266

Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetleri, dört rekât kılınması: Öğle ve yatsı namazlarının son sünnetlerini de dört rekât olarak kılmak tavsiye edilmiştir. Peygamberimiz de öğle ve yatsının son sünnetini bazen dört rekât kılmış267 ve şöyle buyurmuştur, “Kim öğlenin son sünnetini dört rekât kılmaya devam ederse cehennemden âzat olunur.”268 Yatsının son sünnetini dörde tamamlayan kimse için “Sanki kadir gecesinde kılmış gibi mükâfat alır.”269 buyurmuştur.

Evvabin namazı: Altı rekâttır. İlk iki rekâta Müessi kabir namazı olarak niyet edilir. Akşam namazından sonra kılınır. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra Felâk Sûresi, ikinci rekâtta Nâs Sûresi okunur. Sonraki dört rekâta Evvabin namazı olarak niyet edilir. İki rekâtta bir selam verilir. Her rekâtta Fatiha’dan sonra üç İhlâs okunur.

Çeşitli hâdis kaynaklarında Peygamberimizin genellikle Evvabin namazını altı rekât kıldığını ve bunu tavsiye ederek kim evvabine akşam namazının peşine altı rekât olarak devam ederse on iki senelik ibâdete denk sayılır.270 buyurmuştur. Bir başka rivâyette denizlerin köpüğü kadar da günahı olsa bağışlanacağını Taberani haber veriyor.

Teheccüd namazı: Gece imsak vakti girmeden önce kılınır. On iki rekâttır. İki rekâtta bir selam verilir. Her rekâtta Fatiha’dan sonra üç İhlâs okunur.

Teheccüd; Resûlüllah Efendimize farz kılınmış bize de ibâdetlerin bel kemiği, çok kıymetli bir sünnet olarak bırakılmıştır. Kur’an-ı Kerîm’de geçen bir âyette “Gece vakti de uyanıp, sâdece sana mahsus fazladan bir ibâdet olarak teheccüd namazını kıl. Umulur ki Rabbin, seni övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına(Makâmı Mahmûda) kavuşturur.”271

“Kim her gün farzlar dışında on iki rekât nâfile namaz kılarsa Allah onun için cennette mutlaka bir ev inşa eder.”272

Tahıyyetül Mescid namazı: Efendi Hz’nin, devamlı kıldığı bir de, Tahıyyetül Mescid namazı vardı, bu namazın Cuma günü kerahâti olmaz, der, çok önem gösterirdi. Kerâhat vakti namaz kılınmasını uygun bulmazdı. Resûlüllah Efendimiz, “Biriniz mescide girince oturmadan önce iki rekât Tahıyyetül Mescid namazı kılıversin.”273 buyurarak Tahıyyetül Mescid namazını teşvik etmiştir.

Halkayı zikir: Pazar ve Perşembe günleri yatsı namazından sonra yapılır. Kardeşler Halkayı Zikir yapılan yerlerde bu zikre katılır, yapılmayan yerlerde ise kendi esmalarına devam ederler.

Efendi Hz; “Halkayı Zikre gelmemek için ya ölü olacaksın yada ölüm derecesinde hasta olacaksın. Burada; Vatan, Millet davası var gelinmesi gerekir, vebâli var.” Buyuruyor. Sarıklı ve cübbeli olarak ibâdet etmenin hâdisi şeriflerde yetmiş iki derece sevabı olduğundan,274 Halkayı Zikre katılacak olan kardeşlerin sarık ve cübbe giymeleri gerektiği tavsiye edilmiştir.

Resûlüllah Efendimizin de, fetih günü Mekke’ye başında siyah bir sarık olduğu halde girdiği rivayet edilmiştir.275

Oruç: Efendi Hazretleri, Ramazan ayı haricinde devamlı oruç tutmaz, devamlı olarak da terk etmezdi. Üç ayların tamamını oruçlu olarak geçirmediği ve tamamen boş bırakmadığı biliniyor. Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak sünnet olduğundan tavsiye etmiştir ve uygulamıştır. Muharrem ayının başından 11’ine kadar, bunu yapamayanlara da 9, 10, 11’inci günleri oruç tavsiye ederdi. Kurban bayramından önce, Zilhicce’nin ilk dokuz günü de oruç tavsiye ederdi.

“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç Allah’ın ayı olan Muharrem ayıdır. Farz namazdan sonra en üstün namaz da gece namazıdır.”276 buyrulmuştur.

Yine Resûlüllah Efendimiz, “Ramazan orucundan sonra kim Şevval ayında altı gün oruç tutarsa bütün seneyi oruçlu geçirmiş olur.”277 buyuruyor.

“Ameller Allah Teâlâ Hazretlerine pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben, amelimin oruçlu olduğum halde arz edilmesini severim.”278

Cuma: Efendi Hz, Cuma gününe çok değer verirdi. “Suyun kovası üç altın da olsa satın alıp, boy abdesti alınsa israf olmaz.” Buyurur, her cuma boy abdesti almanın, misvak kullanmanın, koku sürünmenin sünnet olduğuna”279 işaret eder ve uygulardı. Boy abdesti aldığı yerin loş ışıklı olmasını arzu eder, aydınlıksa ışığı kapatır sonra abddest alırdı. Dirsek mesafesinden daha geniş yerlerde peştamal kullanırdı. Evde yıkanırken ve helada iken konuşmaz, konuşulmasını tasvip etmezdi.

Hutbede, hatip efendinin cemaâte el açtırıp duâ etmesini kabul etmezdi; hatta hutbe cümlelerinin cemaâte “amin” dedirtecek bir duâ ile bitirilmesini bile tasvip etmezdi. Cuma hutbesinde para istenmesini, dünya kelâmı konuşulmasını, hoş karşılamazdı. Hutbenin sıhhatini bozacağını söylerdi.

Hutbe duâsında, hutbenin kemali için; Güzide Sahabelere ve Ehli Beyt’e de duâ edilmesini tavsiye ederdi.

239 Ankebut Sûresi, 45. ayet.
240 Tirmizi, s. 2623
241 Râmuz el Ehâdis, s. 291.
242 Kütüb-i Sitte, c.8, s. 207.
243 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 3586.
244 Râmuz el Ehâdis, s. 238/6.
245 Deylemi.
246 TDV İslam Ansiklopedisi, c.1, s. 69.
247 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 3601.
248 Kütüb-i Sitte, c.10, s. 395.
249 Buhari, Ezan, s. 30.
250 Kütüb-i Sitte, c. 9, s. 2808.
251 Haşr Sûresi, 22-23-24. ayetler.
252 Hadid Sûresi, 3. ayet
253 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 821.
254 Kütüb-i Sitte, c.3, s. 446.
255 Kütüb-i Sitte, c.4, s. 888.
256 Süneni Ebu Dâvud.
257 Hakim ve Teberâni
258 Ertuğrul Düzdağ, Ebus Suud Efendi Fetvaları.
259 Kütüb-i Sitte, c. 4, s. 898.
260 Kütüb-i Sitte, c. 7, s. 198.
261 Müslim ve Nesâî.
262 Kütüb-i Sitte, c.13, s. 244.
263 İbrahim el Hazimi, Müttefakun aleyh Hâdisleri s. 203
264 Kütüb-i Sitte, c. 8, s. 2512.
265 Râmuz el Ehâdis, s. 426; Tirmizi, Ebu Dâvut, Hakim.
266 Râmuz el Ehâdis, s. 436.
267 Müslim, kitabı salâtil misafirin, c.4, s. 194.
268 Müslim, Kitabı salâtil misafirin, c.4, s. 194.
269 Müslim, Kitabı salâtil misafirin, c.4, s. 194.
270 Tirmizi, Salât, s. 431.
271 İsra Sûresi, 79. ayet.
272 Kütüb-i Sitte, c. 9, s. 3022.
273 Kütüb-i Sitte, c. 9, s. 3089.
274 Râmuz el Ehâdis, s. 291.
275 Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 7070.
276 Kütüb-i Sitte, c. 9, s. 328.
277 Riyâzüs Sâlihîn, c. 2, s. 510 /2.
278 Kütüb-i Sitte, c. 9, s. 3162.
279 Kütüb-i Sitte, c. 17, s. 6535.